17 Ekim 2009 Cumartesi

Taş Konak'ta düğün istiyorum ben

Efendim, bilen bilir, düğün olayıyla hiç aram yok. Çok güzel ve anlamlı günler olduğunu düşünüyorum, çılgınca eğlenen kurtlarını döken hatunlara da bayılıyorum amma velakin benim ne oynamaya yeteneğim ve yeterli medeni cesaretim var, ne de öyle masa masa dolaşıp herkese gülücükler dağıtacak sempatikliğe sahibim. Hayır bir de şöyle kot-tshirt olsak neyse, koskoca gelinlik ve topuklu ayakkabılar, kafaya konmuş bülbül yuvasıyla birleşir ya hep. Son aylarda günün 14 saatini topuklu ayakkabı içinde geçiren ayaklarımdan biliyorum ben ne menem bir işkence olduğunu bu şık ayakkabı olayının.
Haa bu kadar olumsuzluk saydım ama, askerden dönecek sevdiceğini bekleyen ve yıllaaaar süren ilişkinin sonucunda evlenmeyi uman ben, kafamın bir tarafında sürekli düğün organizasyonu yapma halindeyim. Başak burcuyum ya, 5 sene sonrayı bile organize etmem planlamam lazım :) Nişantaşından her geçişimde Pronovias ın vitrinine gözüm takılıyor, normal düğün salonuna ve otellere alternatif olabilecek düğün mekanları bulmaya çalışıyorum(geçenlerde bir otobüs yolculuğunda-bu aralar sadece otobüste TV izliyorum herhalde-denk geldiğim dizide bu mekan İzmir de taş bir Rum eviydi, bayıldım bayıldımmmmmm... Bir de şu Godfather daki düğün sahnesi vardır evin bahçesinde o da favorilerimden. Ya şöyle Sicilya da falan mı evlensek İtalyan tarzı :D)
Ben bu evlilik konusuna bu kadar takılmışken dün güzel bir sürpriz oldu. Bir haftadır Uşaktayım ve eski bir taş konak-han ın restore edilmesiyle ortaya çıkan butik otelde (http://www.dulgeroglu.com.tr/tr/turizm/default.asp) kalıyoruz. Fransız bir mimar tarafından 1898 yılında yapılmış 2 katlı bu han, ortada geniş dikdörtgen bir avluyu çevreleyen odalardan oluşuyor. Taş bina, yüksek duvarlar, geniş pencereler, avluda kahvaltı... Dekorasyon da gayet sade hoş, konsepte uygun olarak sabunlar doğal defne sabunu.(bu sabun, duş jeli konusunda takıntılıyım da, genelde oteldekileri kullanmıyorum her yere kendim taşıyorum 1 gece bile kalacak olsam, en son Hilton un duş jellerinin kokusuna aşık olmuştum ve biriktirdim, şu anda 15 tüp güzel kokulu duş jelim var, bakalım kaç defne sabunum olacak :D)
Neyse, sadede geleyim; akşam işten çıktık otele giriyoruzzzz, bizi bembeyaz tüller çiçekler mumlar karşıladı. Eveeeeeeettt düğün var. Otelin genel ambiansı zaten çok hoş, bir de üstüne sade şıklık koyun, ohh miss :)) Çok hoşuma gitti. Alternatiflerime burayı ekliyorum :))

Ben bu konak, eski ev, butik konsept olayına hastayım ya, bu seneki doğumgünü hediyem de Hatay da butik otel-konak ta bir geceydi. Daha doğrusu hediye için oraya gitmedim de; şöyle anlatayım, kuzumu askere İskenderuna yolladık ya, yemin töreni geldi çattı, koşa koşa gidilecek tabi. Bazı dış mihrakların :) çıkardığı pürüzlere rağmen geç de olsa vardım Antakya'ya(ben de biliyorum İskenderun la Antakya aynı yer değil :D), nerede kalacağımız çok da umrumda değil, kavuşmuşuz uzun süre sonra. İşte bu noktada düşünceli, ince sevgili faktörü devreye giriyor, benim çok sevdiğimi bildiği için ve doğumgünümde ayrı olduğumuzdan yanındayken bana bir hediye vermek istediği için Liwan Otel de yer ayarlamış. 1920lerde Suriye cumhurbaşkanının kendisine yaptırdığı tarihi taş bina. http://www.theliwanhotel.com/liwanhotel.asp Hem bina çok hoş, hem de otelin tarzı, hizmeti. Antakya'dan da hiç bahsetmedim de, sabah kilisenin çan sesiyle uyandık diyeyim ben siz anlayın. Gerçekten kültür mozayiği, tarih kokulu bir şehir. Tarihi birikim anlamında çok şanslı bir ülkeyiz, keşke tüm şehirlerde korunabilse bu orijinal doku. Osmanlı mimarisinin örnekleri, hükümet konakları, gar binaları... Seviyorum ulan :)) Uşakta otelden işe giderken eski bir sarraflar çarşısı var, Mısır Çarşısının küçüğü(küçücüğü) her seferinde yoldan değil de oradan geçelim diye elimden geleni yapıyorum.
Ne yazdım ya. Bir solukta.