26 Mayıs 2010 Çarşamba

Çalışan insanlar için tatil neden bu kadar önemli, anladım.

Çalışan bir insan olarak günün %42sini işte, %29unu uykuda, %9unu yolda ve %8ini insani ihtiyaçlarımı karşılamak için evde geçiriyorum. Geriye ne kaldııı, %12, 3 saate tekabül eder. Ki bu hesaplama çok net, ıvır zıvır şeyleri de çıkarırsak rahat 2 saate düşer. Gün içinde yaptıklarımdan hal kalırsa bu kalan sürede arkadaşlarla yakın bir yerde kahve içilebilir, evde film-dizi izlenebilir, kitap okunabilir ki zaten tüm gün işte yorulmuş gözler ve beyin kitap sayfalarına bakmaya başlayınca otomatik olarak kapanır ve uykuya kolayca dalınır. Bitti. "eee haftasonu??" diyeceksiniz. O da yalan oluyor sayın seyirciler, haftaiçi yapılamayan her şey haftasonuna ötelendiği için. Haftasonu en büyük keyif, fotoğraftaki gibi deniz kenarında yapılan uzuuunca bir kahvaltı ve üstüne kahve keyfi; yanımda sevgilim, arkadaşlarım...
Keşke o okuduğmuz caaaanım iktisat kitaplarındaki teoriler kadar kolay olsa hayat da, para kazanmak için sattığımız zaman ve işgücünün miktarını ayarlayabilsek. (İşgücümüzü satmayacağımız bir dünya düzeni ütopya). Değerli işverenlerime her gün 9.00-16.00 saatleri arasında çalışmayı öneriyorum, 12-13 arası 1 saat öğle tatili. Tatillerde çalışmak yok, esnek çalışma saatlerine uyum hiç yok! Yalnızca iş saatinde iş var, verimli çalışmayla zaten şu an sağladığım katma değeri yine sağlarım.


Eski fotoğraflarıma baktım. Geziyor, eğleniyor, kendime zaman ayırıyormuşum. Daha bir gözlerimin içi gülüyor sanki. Üzüldüm şu an halime.
"Üzülmeeee harekete geç, kendin için bir şeyler yap" şu saçmasapan kişisel gelişim kitaplarında denildiği gibi :)