22 Ağustos 2017 Salı

Göçebe

Sabah saat 6 buçuk. Güneş yeni yükseliyor ufukta. Koşuyorum. Yaz esintisinin gölde yarattığı dalgaların, sazlıkların, ayakkabılarımın ve nefesimin sesi. Bir anlığına uzaktan bir araba geçse, dondurma tezgahının sahibi radyosunu açmaya karar verse… Küçük dünyamın düzeni alt üst. Ne zaman bu kadar hassas oldum dünyevi seslere karşı? Bilmiyorum. Evimden binlerce kilometre uzakta huzuru bir göl kıyısında buluyorum.
***
Cumartesi öğleden sonra. Mahalle arasında bir parkın ortasında kulübe kılıklı bir kahve dükkanı. Önünde, yaşlı selvi ağaçlarının altında ahşap sandalyeler. Kahvem, kitabım ve ben, Dış dünya ile iletişimim maslahatgüzar seviyesinde. Uzak çok uzak bir şehirde cam fanusumda devam ediyorum yaşantıma. Ne fark eder orası ya da burası? Ben neredeysem evim orası.
***
biliyorsun ben hangi şehirdeysem
yalnızlığın başkenti orası