17 Kasım 2009 Salı

Markette kasa kuyruğuna son

Efendiimm yaklaşık 10 gün önce tanıştığım ve bayıldığım bir teknolojiyi paylaşmak istiyorum, reklam olcak azcık ama :)
Migros Jet Kasa...
Ben de diğer bütün hemcinslerim gibi alışverişi seviyorum tabi, artııı market alışverişinin yeri bambaşka. Gerçi number one ım pazarlardır sebze meyve konusunda, küçücük salatalıkları, mis gibi şeftalileri, kıpkırmıız domatesleri görüp mutlu oluyorum inanır mısınız :)) Onun dışında kalan herşey içinse, süper hiper mega market olayına hastayım. Tabi market öyle Metro gibi olmayacak ya da Bim gibi(Bime kıl olmama sebep başka şeyler de var malum), koliler vs. Düzenli ve temiz olmalı herşeyden önce, bir de aradığım marka bulunmalı. Marka dediysem öyle Heinz marka ketçaptan bahsetmiyorum da, temel şeyler, ne bileyim Pınar süt, Hacı Şakir sabun olacak mesela. Sadede gelelim, bu şartları sağlayan marketlerden benim favorim Migros. Olumsuzlukları biraz daha pahalı olması-ki toplu alışverişte aynı sepetin toplam fiyatı belli başlı marketlerde genelde aynı seviyededir- ve sebze meyve reyonunun başarısızlığı. O kadar kusur kadı kızında da olur diyorrr ve yepyeni teknolojiyi sunuyorum: jet kasa
Eğer bu uygulama daha önce Türkiye de başka marketlerde varsa bozmayınız lütfen ben yeni gördüm.
Alıyorsunuz, geliyorsunuz, barkodları kendiniz okutup aldıklarınızı poşetliyorsunuz, dokunmatik ekranda işlemi bitiri tıklayıp kredi kartınızı alete entegre pos cihazına takıp ödeme yapıyorsunuz. Kasa fişi ve kredi kartı slibi bızzttt diye çıkıyor. Geçmiş olsun, bu kadar :)) Millet kasada sıra bekleyedursun...
Hoşuma gitti, gayet pratik. Metrocity de var, 20-25 mağazada daha varmış. Kullanın, kullandırın :))
***
Televizyonda dizi açık. Bu Kalp Seni Unutur mu. Ne oluyor, kim kimmiş hiç bilmiyorum, tek bildiğim Issız adamın Ada'sının aynı bizim Çiğdem olduğu :))
***
The Big Bang Theory. Son zamanlarda en eğlenerek izlediğim dizi(ydi). Sonra hayatım ortaçağ karanlığına büründü, koptum bende. Hazır bu aralar Beşiktaş civarındayken korsan sektöründen faydalanıp yetişmek lazım yeni bölümlere. Korsana hayır ama sadece kitapta :P
Flashforward hastalığı sarmış milleti şimdi de. Seveceğimi sanmıyorum. Lost da sarmamıştı beni.
Aşk-ı Memnu. Bak onu da izleyemiyorum kaç zamandır. Eksik kaldım.
***
Normal yaşantımıza devam edip, aynı zamanda "bakımlı kadın" olabilmemizin bir yolu var mı? Bakım dediğim de; oje sürmek ve bonus olmayan, tel tel uçuşmayan saçlara sahip olmak!!
***
İyi geceler.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Home sweet home demek istiyorum :(

İstanbuldayım. Ve evde. Sevdiğim, anlaşabildiğim, bana max anlayışı gösteren, destek olan arkadaşımın evinde. Ama... Kendi evimde değil. Kendi düzenim yok. Düzensizlik oldu benim düzenim bir buçuk yıldır; ki bünyeme aykırı bir durum kendisi. Yoruluyorum. Hep birşeyler düşünmekten. Hep beklemekten. Hep çaba göstermekten. Sanki hayat kimisine çok kolay, bi' bana zor. Baştan yanlış mı başladık diyorum. Dursaydım. Fanusta prensesçilik oynasaydım. Yok. Olmaz. Ne zaman 2 gün boş kalsam, ne zaman işim, sorumluluğum olmasa rahat batıyor bana, hemen uyduruyorum birşeyler. Kendimle alakalı olmasa da olur, nası olsa ailemin arkadaşlarımın sokaktaki çocukların herşeyi de bana dert. Çatlarım müdahale etmezsem. Obsesif kompulsif bozuk.

Ying yang.



Burada olmak güzel. İstanbul'da. Haftasonu Nişantaşına gittim önce. Güzel kadınlar, güzel adamlar, hoş mağazalar... Kahve ve sigara Reasürans'ta. Oraya hiç yakışmayan Nişantaşı City's. Yıkılsın!!! Sonra da Taksimdeydim. İyi müzik. Rock ve bira(birayı sevmesem de ortam içeceği napalım :D)

Geçen haftaiçi de hareketliydi. Uzun süredir görüşemediğim turne gazisi arkadaş :) ile İstinyeye gittik akşam, sonra da Bebek'te kahve içtik, iyi geldi. Salı plaza tepesinde İstanbul manzarasına karşı iş yemeği/kokteyli vardı. Kasınçtı. Perşembe de yine iş arkadaşlarıyla yemek, ama bu seferki birlikte zaman geçirmeyi sevdiğim, özlediğim ekiple.

* * * * * * *


Garip. Önümüzdeki 3 haftasonu planım belli. Bu hafta arkadaşım evleniyor Ankarada olacağım. Sonraki hafta bayram, yine Ankara. Pazar İstanbula dönüp Çarşamba tekrar gideceğim. Aralık ın ilk haftası da askerdeki canımın parçasını görmeye İskenderuna gideceğim bir terslik olmazsa.

Gelsin istiyorum artık. Şafak saymakla bitmiyormuş öğrendim. Kendimi yalnız hissediyorum. Ah bi de o bilse, anlasa hayatta herşeyimi paylaştığım tek insan olduğunu...

My sweet prince...