16 Kasım 2009 Pazartesi

Home sweet home demek istiyorum :(

İstanbuldayım. Ve evde. Sevdiğim, anlaşabildiğim, bana max anlayışı gösteren, destek olan arkadaşımın evinde. Ama... Kendi evimde değil. Kendi düzenim yok. Düzensizlik oldu benim düzenim bir buçuk yıldır; ki bünyeme aykırı bir durum kendisi. Yoruluyorum. Hep birşeyler düşünmekten. Hep beklemekten. Hep çaba göstermekten. Sanki hayat kimisine çok kolay, bi' bana zor. Baştan yanlış mı başladık diyorum. Dursaydım. Fanusta prensesçilik oynasaydım. Yok. Olmaz. Ne zaman 2 gün boş kalsam, ne zaman işim, sorumluluğum olmasa rahat batıyor bana, hemen uyduruyorum birşeyler. Kendimle alakalı olmasa da olur, nası olsa ailemin arkadaşlarımın sokaktaki çocukların herşeyi de bana dert. Çatlarım müdahale etmezsem. Obsesif kompulsif bozuk.

Ying yang.



Burada olmak güzel. İstanbul'da. Haftasonu Nişantaşına gittim önce. Güzel kadınlar, güzel adamlar, hoş mağazalar... Kahve ve sigara Reasürans'ta. Oraya hiç yakışmayan Nişantaşı City's. Yıkılsın!!! Sonra da Taksimdeydim. İyi müzik. Rock ve bira(birayı sevmesem de ortam içeceği napalım :D)

Geçen haftaiçi de hareketliydi. Uzun süredir görüşemediğim turne gazisi arkadaş :) ile İstinyeye gittik akşam, sonra da Bebek'te kahve içtik, iyi geldi. Salı plaza tepesinde İstanbul manzarasına karşı iş yemeği/kokteyli vardı. Kasınçtı. Perşembe de yine iş arkadaşlarıyla yemek, ama bu seferki birlikte zaman geçirmeyi sevdiğim, özlediğim ekiple.

* * * * * * *


Garip. Önümüzdeki 3 haftasonu planım belli. Bu hafta arkadaşım evleniyor Ankarada olacağım. Sonraki hafta bayram, yine Ankara. Pazar İstanbula dönüp Çarşamba tekrar gideceğim. Aralık ın ilk haftası da askerdeki canımın parçasını görmeye İskenderuna gideceğim bir terslik olmazsa.

Gelsin istiyorum artık. Şafak saymakla bitmiyormuş öğrendim. Kendimi yalnız hissediyorum. Ah bi de o bilse, anlasa hayatta herşeyimi paylaştığım tek insan olduğunu...

My sweet prince...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder