15 Ocak 2015 Perşembe

Bazı(Çoğu?) Hikayeler Acıklıdır

Artık sadece soğan doğrarken ağlayabiliyorum. Canım sıkıldığında, canım acıdığında, canım çaresiz kaldığında, canım üzüldüğünde... Değil. Okuldan eve giden elele tutuşmuş iki kardeş gördüğümde, dünyanın bir yerlerinde bir çocuk öldüğünde, hastalıktan gregor samsa gibi yatakta debelenip de doğrulamadığımda, aklım hep kötü şeylere kayıp da bir sigara yaktığımda ağlayan beni, özlüyorum. İçimi nasırlaştıran ne onu da bilmiyorum. Dersen ki, ağlanacak halin yok pek keyiflisin o vakit. Değilim. Hiç değilim. Sanırım içten gülüşlerimi gözyaşlarımdan daha önce kaybettim.

7 Ocak 2015 Çarşamba

KKB Tipi İlişki Tanımları-1

Kar tanelerinin İstanbul sokaklarının tüm pisliğini sessizce örttüğü bu beyaz günde,
insanı buza çeviren poyraza inat sokaklarda olsak,
ellerimiz, gözlerimiz ve burnumuz soğuktan kıpkırmızı halde Galata Köprüsü'nden geçerken durup fotoğraf çekmekten vazgeçmesek her geçişimizde yaptığımız gibi,
Karaköy'den alsak akşam şarabımıza eşlik edecek balığımızı,
ben sigaramdan bir nefes çekip camdan dışarıyı seyre dalsam, haydi yemek hazır sesi ile daldığım derinliklerden çıksam,
yemekle içtiğimiz şarap yetmese de bodrum mandalinalı granny smith elmalı sıcak şarabından yapsan bana,
1968inci kez sıcak şarap yaparken alkolün uçup gitmemesi için tencerenin kapağının kapalı kalması gerektiğini anlatsan,

Ve hala dost olsak.