21 Nisan 2010 Çarşamba

Siirt'te Tecavüz Dehşeti

http://www.ntvmsnbc.com/id/25084762/
İnsanlığımdan utanıyorum, bunu yapan yaratıklarla aynı havayı solumaktan nefret ediyorum.

Gerçek acı; kısa etek giyene tacizin mubah olduğu, tecavüzcüyle evlenmenin suçu akladığı, küçücük çocukların koca koca adamlara "karı" diye satıldığı, erkeğin cinsel şiddet uygulamasının doğası gereği meşru sayıldığı bir memleket burası.

Ne ilk ne de son. Buzdağının ortaya çıkan bölümü. Eğitimle zenginlikle refahla alakası yok. Beyni, kalbi çürümüş ruh hastalarının eylemleri bunlar. Ne zaman ki erkek çocuklarımızı karşı cinsi de önce insan olarak algılayacak şekilde yetiştirmeye başlayacağız, "göster amcana pipini" temalı erkeklik-güç-erk gösterisini sona erdireceğiz, ergenliğe adım atan gençleri genelev yerine sinemaya, maça götüreceğiz, bel altı küfürlerin komik değil basit anlamsız olduğunu algılayacağız, ahlaklı olmanın dini vecibeleri yerine getirip gerisini koyvermek değil de kötü niyetli düşüncelerden arınmak ve temel insani değerlere sahip olmak anlamına geldiğini idrak edeceğiz...İşte o zaman arınacağız bu toplumsal günahtan.

Olur mu dersiniz bir gün? Ben umutsuzum. Tez zamanda nedir çözüm diye düşünüyorum... Ceza... En ağırından, caydırıcısından. Korku kültürüne alışkınız biz, "sallandırcaksın bunları sultanahmette"cilerden... Geriye çevirir mi olanları, unutturur mu yaşanan travmaları, geri getirir mi kaybolan hayatları; tabi ki hayır. Ama en azından caydırıcıdır, yenilerinin olmasını engeller. Hatta ve hatta benim aklıma gelen tek ve net çözüm suçu işleyenlerin suçu işledikleri organlarına yönelik, hayatta en değerli varlıklarına!!!

Son olarak, ey Siirtliler, böyle birşeyi bilip de susmak, suçu işlemekle eşdeğerdir benim ve diğer tüm İNSANların nazarında!!

5 Nisan 2010 Pazartesi

Sekizinci Sanat Diye Çekici Bir Başlık Koysam?

Evet anlayacağınız üzere sinema. Ne film eleştirmeniyim, ne oyuncu, ne yapımcı. Kendi halinde izleyiciyim işte hepiniz kadar. Avrupa filmi seviyorum (Fransızlar hariç, Çinliler işkence yöntemlerine "üstüste 2 Fransız filmi seyrettirme" yi ekleyebilirler), Hollywood yapımı aşk meşk-romantik komedi onun adı biliyorum- ve aksiyon filmlerini ütü yaparken arka planda izlermiş gibi yapıyorum. Derseniz festivalleri kaçırmazsın o zaman, yoo gayet kaçırıyorum diye cevap veririm. Neden mi? Çalışmaktan :)) Gündüz ve akşam seansları yalan oluyor, gecenin bir vakti filme gidince de ertesi gün iptal, İstanbul'da ulşaım da sorun zaman zaman, ne yapalım, yaşasın korsan DVD sektörü. Bu sene If te yalnızca bir filme gittim, C'est Pas Moi, Je Le Jure(Fransız değil, kanada yapımı). Mükemmeldi diyemeyeceğim, hoş vakit geçirdik ve değişik bir konuydu. İstanbul film festivalinde de şifa niyetine bir filme gidersem yazarım buraya.
Son zamanlarda gittiğim ve çok beğendiğim iki film, Eyvah Eyvah ve Zindan Adası. Eyvah Eyvah, hani "samimi" derler ya, öyle bir film işte, içten, doğal, kasmadan komik...Replikleri yapıştı kaldı ağzımıza :)
Zindan Adasına gelince, zaten Scorsese adını görünce bi' saygı duruşunda bulunmak gerekir. Bu da olmuş, ne diyeyim. Filmi izlerken strese girdim. Yazık oldu Leo'ya. Ben hala bi' emin olamadım son sahnede gerçekten iyileşmediği için mi yine marshall gibi davrandı yoksa gerçekten iyileşmedi mi? Aslında hastaneye ilk gelişlerindeki ayrıntılarını düşününce(deniz tuttu koskoca Nazi soykırımını görmüş adamı, silahını çıkaramadı ortak...) evet bu adam cidden hasta da... Her neyse, süperdi, etkilendim.

İstanbul'a yaz geldi.

Gezelim, eğlenelim.

2 Nisan 2010 Cuma

Yazmıyorum çünkü...

Fiziken olmasa da ruhen tatildeydim.
İnternet bağlantısı sorunu vardı.
Hava çok güzeldi ve her boşlukta dışarı attım kendimi.
Canım istemedi.
Buradan küçük bir af dileğinde de bulunmak istiyorum, uzuuuuuun bir aradan sonra beni bu blog aracılığıyla bulan sevgili İmi, sessiz kalmamın nedeni karşılaşınca ya da telefonda sesini duyunca ne konuşacağımızı, ne yapacağımı bilemememdir, anladığını düşünüyorum.
Bugün eve dönüyorum (İstanbuldayım hala ama evde değildim 2 aydır) ve nispeten daha yerleşik bir yaşam formuna geçiyorum.

Bahar geldi, güzel oldu :))