5 Nisan 2010 Pazartesi

Sekizinci Sanat Diye Çekici Bir Başlık Koysam?

Evet anlayacağınız üzere sinema. Ne film eleştirmeniyim, ne oyuncu, ne yapımcı. Kendi halinde izleyiciyim işte hepiniz kadar. Avrupa filmi seviyorum (Fransızlar hariç, Çinliler işkence yöntemlerine "üstüste 2 Fransız filmi seyrettirme" yi ekleyebilirler), Hollywood yapımı aşk meşk-romantik komedi onun adı biliyorum- ve aksiyon filmlerini ütü yaparken arka planda izlermiş gibi yapıyorum. Derseniz festivalleri kaçırmazsın o zaman, yoo gayet kaçırıyorum diye cevap veririm. Neden mi? Çalışmaktan :)) Gündüz ve akşam seansları yalan oluyor, gecenin bir vakti filme gidince de ertesi gün iptal, İstanbul'da ulşaım da sorun zaman zaman, ne yapalım, yaşasın korsan DVD sektörü. Bu sene If te yalnızca bir filme gittim, C'est Pas Moi, Je Le Jure(Fransız değil, kanada yapımı). Mükemmeldi diyemeyeceğim, hoş vakit geçirdik ve değişik bir konuydu. İstanbul film festivalinde de şifa niyetine bir filme gidersem yazarım buraya.
Son zamanlarda gittiğim ve çok beğendiğim iki film, Eyvah Eyvah ve Zindan Adası. Eyvah Eyvah, hani "samimi" derler ya, öyle bir film işte, içten, doğal, kasmadan komik...Replikleri yapıştı kaldı ağzımıza :)
Zindan Adasına gelince, zaten Scorsese adını görünce bi' saygı duruşunda bulunmak gerekir. Bu da olmuş, ne diyeyim. Filmi izlerken strese girdim. Yazık oldu Leo'ya. Ben hala bi' emin olamadım son sahnede gerçekten iyileşmediği için mi yine marshall gibi davrandı yoksa gerçekten iyileşmedi mi? Aslında hastaneye ilk gelişlerindeki ayrıntılarını düşününce(deniz tuttu koskoca Nazi soykırımını görmüş adamı, silahını çıkaramadı ortak...) evet bu adam cidden hasta da... Her neyse, süperdi, etkilendim.

İstanbul'a yaz geldi.

Gezelim, eğlenelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder