1 Ekim 2011 Cumartesi

Potpuri

-Zaman hızlı geçiyor. 1 yaş daha büyüdüm. 30u geçince 1 sene daha yaşlandım diyeceğim.

-Tatilin kısası makbulmüş gerçekten. Tek başına tatil yapılabilir bir şeymiş. Teknolojiden, kalabalıktan, büyük şehirden uzak; doğaya yakın olmak insana iyi gelirmiş.

-Murathan Mungan ne müthiş bir adam!!! Böyle yoğun, dolu ama aynı zamanda akıcı bir anlatım... Paranın Cinleri ile tanıdım kendisini, sonra Yaz Geçer geldi. Eh, bunları okuduktan sonra durmak mümkün değildi, Lal Masallar, Üç Aynalı Kırk Oda, Yüksek Topuklar, Mahmud ile Yezida, Soğuk Büfe, Kadınlığın 21 Hikayesi... diye gider benim okuduklarım. Şimdi de Şairin Romanı'nı okuyorum. Sanki son yıllarda yazdıklarındansa, 2000 öncesi olanları daha çok sever gibiyim. Yine de Şairin Romanı müthiş gidiyor, kurgu etkileyici.
Geçenlerde Yekta Kopan'a konuktu Murathan Mungan. Jehan Barbur diye müzisyen bir hatun da vardı. Ne alaka 2si diyeceksiniz; kızcağız MM hayranı ve hikayesi MM ile karşılaşmasıyla başlıyor. Zor günler geçirdiği, umutsuz olduğu bir dönem; İstiklal'de yakından takip ettiği ve hayranı olduğu Mungan ile karşılaşıyor, veee olaylar gelişiyor. Böyle "fairytale" hikayeler çok yalan gelir bana da, bu sefer etkilendim.

-Bana en sevdiğin yazar, kitap sorusunu yöneltseler cevabım yok. Türk yazarlardan, Oğuz Atay'ı, Yaşar Kemal'i, Murathan Mungan'ı, İhsan Oktay Anar'ı söylerim herhalde. Yabancılarda Oscar Wilde başı çeker, Tolstoy ve Dostoyevski denilebilir fazlaca klasik olsa da. Virginia Woolf belki. Neyse, kendimizi top-10 listelerine sıkıştırmaya gerek yok değil mi, mutlaka biz iz bırakıyor zaten okunanlar izlenenler dinlenenler.

-Abant'tayım şu anda. Daha önce de gelmiş ama kalmamıştım. Göl ve orman. Sabah güneş doğarken, ormanda ağaçların arasından sisler yükseliyor. Otel göl kenarında, ormanın içinde, böyle üçgen mimarili bir bina. Uzaktan çikolata ev sanılabilir. Ellerinde ekmek kırıntıları Hansel ve Gretel çıkacakmış gibi. Hafta içi en fazla akşam göl kenarında birazcık yürüyüş yapabildim. Ama bugün ve yarını affetmem =)) Otelden bisikletleri kapıp ormana atacağız kendimizi. Hatta at binme şansımız da var. Bakacağız...

Edit:Steinbeck ve Kundera'yı nasıl unutmuşum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder