8 Kasım 2014 Cumartesi

Nesnelere Anlam Yukleme Sanati

Corap:annem. 20 senelik mevzu; kiziiiim sipipdik sipidik basma yerlere! Dunya yikilsa ilk beni dusunecek birileri olmasi.

Saat:takmazsam bir eksigim. "ayar, saniyenin pesinde kosmaktir" -sae-

Rafta duran sarap sisesi:ya cok keyifle ya cok kederle icilmis ki iz birakmis, yillardir benimle.

Kurumus cicekler:vazoda, kitap arasinda, kitaplikta. Biri ask, digeri dostluk, otekisi yalnizlik.

Kitaplik:o olmasa ev olmaz. Benligimi sekillendiren satirlarin sayfalarin siginagi.

Kar kuresi:birlikte sherlock ve watson ya da house ve wilson ikilisini olusturdugumuz, badim. Onun yaninda gecirdigim en guzel tatillimden MoMA hatirasi.

Spor ayakkabilarim:ozgurluk. Sokakta olmak.

Fotograf makinelerim:evet ben de uretiyorum. Dunyada iz birakiyorum. Bir huzun coktu ama artik onlara. Senseim birakip gittiginden beri.

Oyuncak araba:cocukluktan kalma bir kac tane. Kardeslik. Kiz kardeslik. Abim. Paylasmak. Ozlemek.

Pencere:sabun kokulu beyaz nevresimlerin icinde gunesli bir sabah uyanmak, sevdiginle.

31 Ağustos 2014 Pazar

Özdöküm

Çok istersin bir şeyler yapmak, ataletinden sıyrılmak, kendi çizdiğin hayat çizgini tek düzelikten kurtarmak ve hayal ettiğini gerçekleştirmek; ama yapamazsın ya bazen...
İşte öyle bir anda, mutsuzluğa ve umutsuzluğa sürüklenirken ben, hayatımda ilk kez sevdiklerimin yara bandı olma görevimi askıya alıp kendi yaralarıma odaklanmışken, yoruldum derken, senseim acımasız gerçeği vurmuştu yüzüme:
-Yeterince istemiyorsun, demişti. Gerçekten istesen, yaparsın. Kendinden başka engelin yok.
İlk tepki olarak kontratağa geçtim tabi bu "beylik" laflar karşısında. Sorumluluklarım vardı hem kolay mıydı öyle hop diye zaman lazımdı para lazımdı enerjim yoktu yorgundum... 30. saniyenin sonunda sesim kısılmaya, cılızlaşmaya başladı. Evet, bahaneydi hepsi. Ki zaten saydığım gerekçelerin bana engel olduğu yönündeki hipotezimim çürütülmesi 1, bilemediniz 2 dakika sürdü.

8 Ağustos 2014 Cuma

Söz Biter

Yaz geldi yazasım gitti; değil aslında.

Nerden başlayıp ne yazacağımı bilemiyorum. Ne anlatacağımı. Kelimeye sığmıyor his.

Bir şeyler hep karanlık bu coğrafyada. Hayat hep zor.

Sokaklar çocuklarla dolu. Ayakları çıplak. Tenleri yanık. Karınları aç. Cam silip, mendil satıyorlar. Arabanın camına vurup, abla para istemiyorum da şu suyu versene diyorlar... İnsanlığımdan utanıyorum.

Çocuk esirgeme kurumunun yuvaları var. Aile sıcaklığından, sevgiden mahrum çocuklar. Elini tutunca, saçını okşayınca, dün yaptığı resmi sana gösterince mutlu olan çocuklar. 10 dakika ayırıp bir masal okuyunca pırıl pırıl gözlerle seni dinleyen çocuklar. Yuvadan ayrılırken peşinden gözyaşı döken, bi' kere saçını elleyebilir miyim diyen çocuklar.

Çalışan çocuklar var. Bizim sokakta top oynadığımız yaştalar. Erken büyümek zorundalar. Halleri tavırları koca kadın/adam; kolay değil büyüklerin dünyasında var olmak.

Üzerine bombalar yağan çocuklar var. Sözün bittiği yer. Ne söylenebilir ki babasının cenazesinin başında annesi teselli eden bir çocuk hakkında?

28 Haziran 2014 Cumartesi

Okuma Listesi

Yaşadıklarımdan öğrendiğim çok şey var. Aynı hatayı ikinci kez yapmanın aptallık olduğunu bilmenin, o hatayı 9. kez yapmanı engellemeyeceğini çok net biliyorum mesela.
***
Travmatik, zorlu, sıkıntılı dönemlerde hayatın rutinlerine sarılmak hep iyi geldi bana. Güçlü olmamı, iyileşmemi, normalleşmemi sağladı. Sabah kalkıp dişleri fırçalamanın, bakkaldan sigara almanın, her sabah işe gitmenin, temizlik yapmanın yaşama bağlayıcı, tedavi edici olduğunu düşünüyorum. Çok küçük yaşlardan itibaren içgüdüsel olarak destek aldığım bu rutinlik meselesinin psikolojik temelleri olduğunu taaa okul yıllarında psikolojiye merak salıp da okuduğum dönemlerde öğrenmiştim. 

Alışkanlık oluşturulması ya da rutinlerin kırılması, travmalardan ya da bağımlılıklardan kurtulmak için kullanılmasının dışında pek tabi ki kapitalizmin baş neferi pazarlamacı ve reklamcıların da strateji belirlerken sarıldıkları temel bir araç. Bkz. gözlük camı silme spreyine ya da evin her bir m2 si için ayrı temizleyiciye gerçekten ihtiyacım var mı? Elbette yok. Sadece bu ürünler bizlerin hassasiyetlerini hedefleyen bir işaret yaratıyor ve o ürünün kullanımını rutin haline getirdiği ölçüde 'başarılı' oluyor. DR ın indirim bölümünde denk gelip okumaya başladığım alışkanlıkların gücü işte bunu anlatıyor. Çok mu lazım çok mu ufuk açıcı? Yooo değil 100lerce sayfa aynı şeyi anlatıyor, ben bitirince burada 3 cümle ile özetlerim :)

29 Mayıs 2014 Perşembe

Saat 12'den Sonra

Bütün içkiler şaraptır.

Okuma listesi:

Ben ruhi bey nasılım
Çağrılmayan yakup

Camus-Yabancı da Karıştıysa kanına...

Aramıza hoş geldin.


22 Mayıs 2014 Perşembe

Olmasaydı

Unutmasaydı insan. Daha kötüsünü görüp de bencillikle karışık kendi haline şükretmeseydi. İyiye güzele dair içten içe hep bir umudu olmasaydı. Geride bırakacakları olmasaydı. Bıraktıklarının artık canını acıtmadığını bilmeseydi. İyileşmeseydi. Zamanın gücüne inanmasaydı. Yapmak istedikleri olmasaydı.

Yaşayamazdı. Devam edemezdi.

13 Mayıs 2014 Salı

Siyah

Babam maden muhendisi. Cogunlukla idari islerdeydi, kisa bir sure ocaga indi. Ama karaelmas mezunu olunca, esimiz dostumuz aklimiz kalbimiz Zonguldaktaydi hep. Grizuyu daha 7 yasinda ogrendim ben, Kozlu'da hayatini kaybeden yuzlerce madenci icin dokulen gozyaslarindan. Ates dustugu yeri yakiyor... Maden iscisnin ailesinin nasil her gun yuregi agzindadir, ogrendim. Ilk degildi kozlu. Son olabilirdi. Di. Ranta giden her yol mubahti. Maden isi karliydi; kacak gocek mumkundu; karliydi da cok sermeye gerektirirdi, is guvenligi mi o da neydi kagit uzerinde halledilirdi. Parayi basana maden isletme ruhsati verildi ve gerisi koyverildi. Ve oglen yine bir "kaza" haberi geldi. 8 saat gecti uzerinden. "200-300 isci mahsur, 8-10 kayip" bu cumleyi kurabilenlere vicdan ve akil diliyorum. Ne zaman bu kadar insanligimizdan uzaklastik? Ocak basinda hastanede sokakta babasindan kardesinden sevdiginden haber bekleyenlere guc ve sabir...

16 Nisan 2014 Çarşamba

Gezgin Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Kafan işten güçten dolmuş taşmış patlamak üzereyken, vücudun iflas etmiş ve sen bu gerçeği kabullenmeksizin fiziksel sınırlarını zorlamaktayken, sosyal bir varlık olmanın gereğini yerine getirerek sürdürdüğün ilişkiler canını sıkmakta ve hızla asosyalleşme yolunda ilerlemekteyken...

Sabah gün aydınlanmadan yalnızca 3-5 parça eşyanı koyduğun küçük bir bavulla düşersin yollara. Uzun, upuzun bir uçak yolculuğunun ardından, +15 yıllık(sayamıyorum) dostluğun sıcaklığı, güveni, huzuru karşılar seni =)))

Havaalanındaki karşılaşma, kucaklaşmanın ardından ilk keyif sigaraları tüttürülür ve olaylar gelişir...

2 Nisan 2014 Çarşamba

Karaköy

İskeleden uzaklasan vapurun ışığıyla bardaktaki rakının elele verip seni sarhoş ettiği yerdir. Ve birinci dublede tavana vuran özguveninin dördüncüden sonra dibe vurduğu...

12 Mart 2014 Çarşamba

İç Ses

Tarihi baskiyla, kanla, yolsuzlukla, terorle, cinayetle, aciyla yazilan ulkenin nefretle, kutuplasmayla buyuyen cocuklariyiz biz. Korku cumhuriyetinin evlatlariyiz. Bu yuzdendir polis gorunce basimizi onumuze egip yurumemiz, nerelisin sorusuna karsimizdakini tartmadan cevap veremememiz, oyle kolay kolay sokaklara dokulemememiz.
Sorumluyuz, ve hatta sucluyuz. Sen de ben de.

24 Şubat 2014 Pazartesi

Neşeli Günler


nat king cole love. şarkı haftasonu gittiğim oyunda takıldı dilime. keyifliyim bu aralar. kendime has huzursuzluklarım azaldı galiba. şarkı ve bu cümlelerim sonucunda aşık olduğum anlaşılabilir pek tabi. öyle değil ama. kendime zaman ayırabiliyorum hepsi bu. ve keyfin yerindeyse... her gün içtiğin kahve daha lezzetli akşam içtiğin şarap daha baş döndürücü arkadaşlarınla sohbet daha da doyulmaz ve aynada her sabah gördüğün yüz daha güzel.

19 Ocak 2014 Pazar

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi

Okurken mesaj kaygısı gözünüze girecek.
Karakterlerin gerçeklikten uzaklığı rahatsız edecek.
Behzat Ç. değil, Arka Sokaklar tadinda.
Neden best sellerlardan uzak durulmasi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.

14 Ocak 2014 Salı

Benim Gözümden @ankara



Kar yağdı mı Ankara'da, sabah okula gitmeden battaniyene sarılır salondaki koltukta, valiliğin kar tatili açıklamasını beklersin heyecanla. Tatil olursa okul, kardeş ve kardeş gibiler ile, sokakta bulursun kendini. Aslında fark etmez, tatil olmasa da, evin değil, okulun bahçesinde, illa ki yapılır o kardan adam.

7 Ocak 2014 Salı

Kış uykusundan uyanma çabaları

Istanbul'a, evime doneli 2,5 ay; can dostun yamacinda new york'ta cheesecake yiyip MoMA da kendimi kaybedeli miami south beach'te mohito yudumlayali 1ay oldu. Yazamadim. Benim gozumden amerika postu icin ilkbaharin gelmesi ve benim metabolizmamim normale donmesi gerekli sanirim. Bilmiyorum belki de yazinca birseyi eksik kalacak diye kaciyorum yazmaktan.

Uyusuklugumdan kurtulmak icin koala gibi yapistigim koltugumdan ayrildim bu hafta sonu. Cumartesi gecesi merak ettigim atolye kuledibi'ne gittik once. Giriste 50li yaslarinda bir amca hosgeldiniz dedi. Ben, vay yas ortalamasi yuksek ama ortam guzel diye ilerlemeye calisirken... Mekanin o aksam bir grup icin kapatildigini soyledi ayni amca. Boynumuz bukuk ayrildik mecburen.

Ikinci durak mitanni'ydi. Tiklim tiklim. Giremedik, cikmamiz gerekmedi bu yuzden :)) tam ee hadi bir kahve icip geri donelim derken, aaa burasi guzelmis diyip frene bastim ben. Ny ist mis o guzel olan. Ust kati otelmis, altina minik butik bir cafe acilmis. Adi kendisini anlatiyor, ki zaten kendileri de hikayelerini menulerde ve sitelerinde anlatmislar http://www.nyistcafe.com taksim'de hos ve rahat bir ortamda duzgun bir seyler yemek icmek icin gidilmeli. Biz yemek yemedik, ama sicak cikolata sutle yapilmisti ve sicak saraba su katilmamis, tarcin konusunda comert davranilmisti. Biraz portakal-mandalina aromasi eklense mukemmele ulasir o derece ;) Acik mutfak olayi +10 puan aldi benden. Cafenin isletmecileri de oralardaydi, samimi bir ortam. Taksimden cok haz etmeyen sunumundan yemeklerine herseyleri ayni olan zincir cafelerden bikan bir ankarali olarak sevdim.