26 Aralık 2016 Pazartesi

Sendromsuz Stockholm

Medeniyet dedin mi İskandinav ülkelerinin sosyal uygulamalarını sıralayan, az biraz internet sosyal medya kullanımında tasarım dekorasyon fotoğraflarının içinde kaybolan, bir hafta sonu aktivitesi olarak ikea gezen, eurosportta karda buzda yapılan orijinal kuzey sporlarının yarışlarını izleyen, spotifyda kuzey cazının peşinde koşan ben, nedennn ama nedennn hiç gitmemiştim ki bu diyarlara???

Kafamda ampul mayıs ayında yandı. Hemen stockholm gezisi planlayan kardeşlere sordum, yolculuk ne zaman? Eylülde bayram tatilinde demeleri ile benim biletimi almam arasında max 10 dk var. Ekibin dördüncüsünün bize katılması ise en fazla yarım saat sonra.

6 Ekim 2016 Perşembe

Bencilliğim ve hayata tutunduramadığım ağaçlarım üzerine - II

Beni azıcık olsun tanıyıp da, sabahları erken kalktığımı, sabah insanı olduğumu bilmeyen var mı?

Yine erken uyanmış, ormanda koşmuş eve dönerken, seraya uğramak vardı aklımda. İlk ağacımın acısını dindirmiş ayrılığı kabullenmiştim. Şimdi tekrar zamanıydı. Bu yazı İstanbul'da geçirecektim, önceki yaz olduğu gibi. Avcı toplayıcılıktan tarım toplumuna geçiş.

Elindeki hortumla yan yana dizince yeşil bir halıya benzeyen fideleri sulayan teyzenin çiçekleri ayrı bir güzel göründü gözüme, durdum. Ne istediğimi biliyordum, şöyle bir bakındım ve turuncu sarı yeşil meyveli ağaçlara yöneldim. Dallarındaki yeşil limonlarını görünce gözlerimden kalpler fışkırmasına neden olan ağacı kaptım hemen, bunu istiyorum dedim.

12 Ağustos 2016 Cuma

Bencilliğim ve hayata tutunduramadığım ağaçlarım üzerine - I

Uzaktım çok sevdiğim evimden. İşim yüzünden. Gitmeli gelmeli seyahatli. Tek suçlu işim değildi tabi, yazıyorum ya buraya, iyi geliyordu gitmek, gidiyordum, gidebiliyordum bazen. Hayat bu haliyle devam ediyordu. Her şekilde devam ediyordu herkes için her yerde. İçinde kendimi kabuğuna saklanmış kaplumbağa gibi huzurlu hissettiğim evimde, kitaplarım, koltuğum, ütüm ve kaz tüyü yastığım ile mutluydum. Tek eksiğim o üzerindeki turuncu toplarıyla, çiçek dönemindeki sarhoş eden kokusuyla bana bile acaba yüce bir yaratıcı olma ihtimali var mı sorusunu düşündürecek kadar güzel portakal ağacıydı. Gidip bir seradan almak kolaydı da. Bakabilir miydim? Seviyordum. Bence önemli ve gerekli tek koşul buydu.

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Sebep Sen

Kapının girişinde duran gri terlikler, banyodaki okyanus kokulu duş jeli ikinci diş fırçası ve havlu, dolabındaki sana ait olmayan tshirt... Akşam eve geldiğinde yüzüne tatlı bir tebessüm yerleştiren şeyler canının acıttığında neden diye sormaya gerek yok, sebep kendinsen.

12 Mayıs 2016 Perşembe

Bedbin

Her insanın hayatında yüzlerce kez karşılaşacağı ortalama olaylara anormal tepkiler verdiğimi son zamanlarda fark ettim. Haberleri izlerken elimde hissettiğim ıslaklığın kısacık tırnaklarımı gömdüğüm elimden sızan kan olduğunu anladığımda. Uzak diyarlarda yaşayan en sevdiğim adamın daha da uzağa gideceğini öğrenip sabaha kadar ağladığımda. Özene bezene diktiğim sümbül soğanlarının hala çiçek açmamış olması uykularımı kaçırdığında. Yenisine sahip olunca eski fotoğraf makinemi satmam gerektiği halde ondan ayrılmayı başaramadığımda. Tüm dünyanın karanlığı pisliği kötülüğü üzerime üzerime geliyor. Kabuk bağlamış tüm yaralarım tekrar kanıyor. Sadece uzun derin sessizliklerde huzur bulabiliyorum, denizin rüzgarın ve gecenin sesinden başka hiç bir şeyin duyulmadığı o yerde.

“Daha anlayamamıştı sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olmasının mantığa aykırı olduğunu. Ölüm mutlu bir son olamazdı. Kimse için. Ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. Oysa hayat, her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi.” 

Kinyas ve Kayra - Hakan Günday

27 Mart 2016 Pazar

TED Talks - Feel good about your work

Son donemlerde yoneticilerin-ya da benimkilerin en azindan- gundeminde z kusagini nasil motive edecekleri, ise bagliliklarini nasil saglayacaklari var. Kisisel fikrimi sorarsaniz konu x y z v degil; eminim bundan 50 yil once de benzer tartismalar vardi ve en genc nesil kendisini en zeki en yetenekli en yaratici zannediyordu.

7 Mart 2016 Pazartesi

Olamayan Kadın

Hiç bir zaman baktığında güzelliğiyle başını döndüren kadın olmayacağım. Neşeli, dolu dolu kahkahalarım olmadı benim hiç; olmayacak. Sana ihtiyacım var gel demeyeceğim. Sevgi sözcükleri fısıldamayacağım kulağına, bırak başkalarının yanındayken yapmayı; yalnızken bile göklere çıkarmayacağım övgülere boğmayacağım seni, tüm hayranlığıma rağmen. Sokaklarda elele dolaşmayacağız, giyinip süslenip salınmayacağız şehrin havalı caddelerinde. Uzun, upuzun ayrılıkların ardından koşup kollarına atmayacağım kendimi. Sıkılacaksın tüm bunlardan. Benden. Gideceksin, gitme kal demeyeceğimi bilerek.

Sonra... Soluklanacaksın aynı yerde, o kapının sana hep açık olduğunu bilerek. Uzun sohbetler mi şarabı güzel yapıyordu yoksa güzel şarap mı sözcükleri melodilere çeviriyordu ayırt edemeden. Huysuzluklarımın alametifarikam olduğunu kabullenerek.

Elmanın diğer yarısı olmuyor kimisinden.

23 Şubat 2016 Salı

Ankara-Yine Yeniden

Ankara'nın en çok İstanbul'a dönüşünü değil, bizzat kendisini sevendim ben.

Denizi yoktu, boğazı hiç yoktu. Öyle yüzlerce yıllık tarih dolu sokakları da. Cumhuriyetle parlamıştı yıldızı, öncesinde anadolunun göbeğinde kasabaydı işte. Ama işte o dönüşümle birlikte... Seçilmiş siyasilerin, eğitimli bürokratların, üniversitelilerin, gazetecilerin, yazarların, memurların yaşan alanı olmuştu. O burun kıvrılan kamu binaları kişiliğiydi bu şehrin. Soğuktu, griydi. Bu yüzden öğrencisi çalışkan, müzisyeni disiplinli, sporcusu azimli, yazarı derindi.

12 Şubat 2016 Cuma

Dev Böcek Samsa

Herkes gibi, her şey gibi değişiyorum. Yürüyorum, huzursuzum, soruyorum. Aslında debeleniyorum. Bir süredir daha başıma buyruk; daha hesapsız. Hep bir olmamışlık duygusuyla. Hayat böyle bir şey sanırım. Sabah güneşinin vurduğu yatağında gülümseyerek başladığın güne içinde yaşadığın toplumdan utanç duyup buralardan kaçma isteğiyle yanıp tutuşarak devam etmek, gün içerisinde iş güç koşturmacasıyla aklından geçenleri askıya almak ve çalışmak, hep çalışmak her şeyi unutmak istercesine, akşam olup eve dönünce kişisel muhasebeye girişmek kendi kendini kanırtarak.
***
30umda, yavaş yavaş öğreniyorum, değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmeyi, kendime zaman ayırabilmeyi, durmayı, soluklanmayı.