11 Ekim 2015 Pazar

En Dipteyiz Sandigin Yerde

Bombalar patliyor. Aklin kalbin orada, bekliyorsun. Yakinlarindan bir "iyiyim" duymak istiyorsun, bencilce. Aksam gelen su mesaj ozeti gunun:
"Eve simdi donuyorum, tum gun hastanedeydim. Yarali yakinlarina yardim ettim, onlarla ilgilenecek kimse yoktu dogal olarak. Bu saatte hala kayiplarini ariyor insanlar. Hayatimin en agir gunuydu. Ne diyeyim... Sabir diliyorum herkese. "
En kotusu bu dedigin noktada geliyor dahasi. 

3 Ekim 2015 Cumartesi

Sonbahar-İstanbul'da ya da her neredeysen orada

Güz geldi yine. Takvime sorsak geleli bir ay oldu da, doğa ana son bir haftadır sonbahar yağmurlarını döktü üzerimize. Sevdiğim mevsim. Ne kış kadar soğuk kasvetli, ne yaz gibi açık saçık gösteriş meraklısı. Tembellik zamanları bitti çalışma vakti başladı. Okullar açıldı, çalışanların izin dönemleri bitti, etkinlik sezonu açıldı, izlenilesi filmler girdi gösterime. Sonbaharda İstanbul'da, ne yapalım?

Tuzlu Su-14. İstanbul Bienali. Sanatın sokakla buluşması. Hoşuma gidiyor.

SSM'deki Zero sergisi. SSM ve İstanbul Modern çok şey katıyor bu şehre, ülkeye; bence. " II. Dünya Savaşı sonrasında gelen yıkıma ve olumsuzluğa bir cevap olarak 1957’de Düsseldorf’ta doğan ZERO akımı, bir avuç genç sanatçının savaşın durağanlığa sürüklediği sanat ortamında eserlerini sergileyecek galeri bulamamasıyla başladı."

Akbank Caz Festivali. Konsere gitmeyi özlemedik mi?

Moda Sahnesi. En Kısa Gecenin Rüyası'na biletler tükenmiş görünüyor epeydir, ben de tükenmediğine bir hata olduğuna inanarak bakmaya devam ediyorum :) Bulantı'yı da yine burada izleyebilirsiniz, çıkışta da birazcık yürüyüp Dört Kadıköy'de kahve ;)

Yok yok evden dışarı adımımı atmam mı diyorsun? O da güzel. En sevdiğim :) En yakın kitapçıdan alıyorsun Ot dergini Sokratesini, yanına da hep okuyayım diyip de zaman ayıramadığın bir kitap ekliyordun. Evde koltuğuna yerleşip uzatıyorsun patileri... Yok yok dur uzatma. Önce kalk bir kahve yap. İçine de biraz viski. Al sana Irish coffee (böyle dediğime bakma tabi, aç bir oku önce tarifleri, kahve ciddi iştir) Okumaktan sıkılıp evde biraz ses olsun dediğin noktada da ister internetten ister sağda solda bulup aldığın ucuz dvdlerden koy bir film. Durmaktan sıkılanlar, at kendini sokağa koş koşabildiğince. Yalnızlıktan sıkılanlar; çık akşam dışarıya sevdiklerinle paylaş akşamını.

26 Eylül 2015 Cumartesi

Ne Orada Ne Burada


Hep böyle oluyor. Yapsan olmuyor yapmasan eksik kalıyor. Hayat huzursuzluklarla geçiyor.

7 Eylül 2015 Pazartesi

30. Yolun Çoğu.

Cuma akşamı işten çıkıp, kelimenin tam anlamıyla sokağa vurdum kendimi. Yürüdüm. Düşüncelerim ve ben. Beşiktaş'a vardığımda yürürken geride bıraktıklarımdan mı, özlediğim dostları görecek olmamdan mı bilmiyorum, hafifledim. Sonra hasretle kucaklaştık İkoyla. Onun sıcaklığı ve pozitifliği sarıp sarmaladı hepimizi. Konuştuk. Dertleştik.Onun her biri birbirinden güzel arkadaşlarıyla çene çaldık.
***
Cumartesi sabah aheste bir kahvaltının ardından çıktım evden. İşlerim vardı, biraz iş biraz sohbet, öğleni ettim. Karşıdaydım, sevdiğim herkesin gitmesi geleneği yine bozulmuyordu, bu sefer de kardeş kontenjanından birilerini yurt dışına yolluyordum, gitmeden görmeliydim. Gördüm. Yüzyıllık ağaçların gölgesinde bira içerken sorguladık milyonuncu kez hayatı. Mutsuzluğa vardık yine.
***
Pazar, sevgi dolu bir masada huzurlu bir kahvaltıyla başladı; derin mevzulardan gündelik konulara sohbetle muhabbetle geçti. Saatler geçti. Paylaşmanın güzelliğini yanıma alıp döndüm eve.
***
Pazartesi. 30 yıl önce bugün gözlerimi açtığım dünyaya uyandım sabah erkenden. Şiddetin ve ölümün normalleştiği, minnacık çocuk cesedinden caps yapabilenin nefes aldığı bu ülkede, insan eliyle eşitsizliğin ve kötülüğün mabedi haline gelen bu dünyaya.

Söyleyin bana iyi ki doğdum mu?

1 Eylül 2015 Salı

Gitmek İyi Geliyor, Her Zaman

Sık sık bahsederdim eskiden burada, gitmekten, yolda olmaktan. Sonra, biraz görev değişikliği etkisiyle, kısmen İstanbul'da olma keyfinden, çokça da rehavetimden çakıldım yerime, ve özledim sırtımdaki, kafamdaki her şeyi geride bırakıp hiç görmediğim bilmediğim sokaklarda gezmeyi; gördüğüm bildiğim sevdiğim yerlerde kahvemi yudumlamayı, yeni insanlar tanımayı. Her zamanki gibi, yine bir yaz tatili planım yoktu, ama planı olan sevdiklerim vardı :)

10 Temmuz 2015 Cuma

Hoş Sohbet

Bundan iki ay önce, henüz yaz gelmemiş ve akşamlar hırkasız geçirilemezken, alkolün etkisiyle su yüzüne çıkmış bilinçaltımızın yönetiminde sohbet ederek yürüyorduk karanlık ara sokaklarda. Serpiştiren yağmuru ıslatan değil ferahlatan olarak algılıyorduk o sıra. -Kaç yaşındasın şu anda, tam olarak, dedi. 30 döküldü dudaklarımdan ne fark ederdi ki 29 ya da 30 olması.

2 Haziran 2015 Salı

Her şey yolundaymış gibi yapıyorum.

"Yolunda" ne demekse? Hangi yolda neyin yolunda? Ruhun sıkılıyormuş için bunalıyormuş kendini işe yaramaz hissediyormuşsun anlamıyor anlatamıyormuşsun sevdiklerin hep gidiyormuş uzağa çok uzağa ıssız kalıyormuşsun kime ne? Arada yazıyorum buraya da, bazen, ve hatta son zamanlarda sıklıkla, dünya dönüyor da, ben dışarıda durmuş bakıyorum hissine kapılıyorum. Bu öyle oh ne güzel akıp gidiyor zaman bakışı değil. Akıp gidene müdahale edememek. Ben ne yapıyorum sorusuna cevap bulamamak. Yorulmak diye tanımlardım bunu eskiden. Ya da belki hayalkırıklığı. Bu o değil ama. Değiştim. Büyüdüm. Bu idrak belki. Hayatın mutluluk arayışı, statü kazanma çabası, toplumun içinde akıp gitme becerisi vs olmadığını öğrenmek. Bir sonraki aşamayı da gerçekleştirirsem belki daha huzurlu bir iç dünyaya sahip olacağım. Ne mi o?Yaptığımı sandığım ama beceremediğim aslında: Beklememek. Beklentisi olmamak. Umut etmemek.

22 Nisan 2015 Çarşamba

Gri değil. Siyah beyaz.

İyiyle kötünün, sevgiyle nefretin, akılla deliliğin arası bir ince çizgi. Beyazdan siyaha geçiş hiç de zor değil. İnsan beyni o kadar karmaşık o kadar anlaşılmaz o kadar tehlikeli ki… Öyle olmasaydı eğer bir anne kendi elleriyle bebeğinin hayatına son verebilir miydi?

Güçlü duygularla zeka ve mantığın birleşimi normal bir sona evrilmiyor çoklukla, uçlara savruluyor...


15 Nisan 2015 Çarşamba

KKB Tipi İlişki Tanımları-2

Beklentim yok derdim hayattan. Kimseden.
Yoktu gerçekten.
Olan biten her şey benim seçimimdi, benim yaptıklarımın ve yapmadıklarımın sonucuydu.
Kimseyi suçlamadım, kimseyi göklere çıkarmadım bu yüzden.
Ketumdum.
Daha doğrusu anlatırdım anlatmasına da, aslolan anlattığım değildi hiç bir zaman.
Dışarıdan bakana her şey günlük güneşlikti; içerisi ise bazen iyi bazen kötü çoklukla parçalı bulutlu.
Büyüdükçe, yaşlandıkça, yoruldukça.
Biriktikçe.
Değişiyorum galiba.
Bekliyorum.
Pahalı hediyeler, sonsuz mutluluk vaatleri, önüme serilen kırmızı halılar, elimi sıcak sudan soğuk suya sokmamalar, canımlar aşkımlar hayatımlar bebeğimler...
Komik olma okuyucu. Bunlara tahammül edebileceğimi zannetmiyorum.
Rol yaparak, -mış gibilerle yürümez hiç bir ilişki. Bende yürümez diyelim; yürüten yürütür, tercihtir.
Ne mi istiyorum?
Sırtımı yaslayıp soluklanmak.
Ve kabul etmek bazen yenilgiyi.
Anlatmadan anlaşılmak.
Durmak, olmak, kendimiz gibi.


24 Şubat 2015 Salı

Tarihe not dusulsun

Ailemizin en minigi, derinimiz dunyaya gozlerini acti bugun. Binlerce kilometre otede. Kalbim pirpirdi kac aydir, saglikla dunyaya gelsin, annesinin koynunda huzur bulsun, babasinin kollarinda uyusun dıye. Zor bır dogum oldu, annesının canını cok yaktı ama hepsı bıttı ıste. Tum bencıllıgımle, bana, halasına benzesın ıstıyorum. Ne bana ne de bir baskasina benzemeyecegini bilerek.

Bu gece zor bir gece, iyilesmek toparlanmak icin biraz zamana ihtiyaci var canlarimin. Yanlarinda olamamak ellerini tutamamak boguyor beni. Sanki orada olsaydim her sey daha kolay olacak gibi. Herkes fazla bir ben eksigim. Gibi.

Iyi ki dogdun kuzum.

23 Şubat 2015 Pazartesi

Downturn

Kabus gibi bir ulkede yasiyoruz. Ve yasanan hic bir sey yeni degil. Tekerrur. Bu topraklar uzerinde yasayan insanlar da hic de oyle sonnnn derece hosgorulu, ahlakli, erdemli olmadi. Cok temel insani degerlerimiz eksik. Medeniyetimiz noksan. Kimse bana ekonomiden cevre ulke olmaktan somurulmekten ve dunyanin super guclerinden bahsetmesin. Evet bunlar cok onemli konusulmasi gereken meseleler. Ama bahsettigim o degil. Temel insani deger diyorum.


11 Şubat 2015 Çarşamba

Hediye nedir? Ne değildir? Bence.

1-Hediye, sevdiğin, değer verdiğin insanların gözlerinde küçük pırıltılar yaratacak, onları mutlu edecek, belki bir ihtiyaçlarını karşılayacak paylaşıma verilen addır. Değeri, sanıldığının aksine fiyatı/bedeli ile değil, yarattığı etki ile ölçülmelidir; ki hiç bir duygunun değeri 3 gr 5 kg 1 milyon gibi somut birimlerle hesaplanamayacağından, ancak ve ancak hissedilir.

2-Hediye verme eylemi, içten gelir ve hangi gün yapılacağına kişi kendisi karar verir. Doğru zaman, sevgililer günü anneler günü X günü A günü değildir çoğu zaman. Madde 1'in gerçekleşmesine bu günlerden biri vesile olduysa durum pek de vahim değildir; ama bu belirli günlerde görev bilinciyle hediye alınması, tüm ilişkilerde görev bilinci ile yapılan her şey gibi değersiz ve önemsizdir.


15 Ocak 2015 Perşembe

Bazı(Çoğu?) Hikayeler Acıklıdır

Artık sadece soğan doğrarken ağlayabiliyorum. Canım sıkıldığında, canım acıdığında, canım çaresiz kaldığında, canım üzüldüğünde... Değil. Okuldan eve giden elele tutuşmuş iki kardeş gördüğümde, dünyanın bir yerlerinde bir çocuk öldüğünde, hastalıktan gregor samsa gibi yatakta debelenip de doğrulamadığımda, aklım hep kötü şeylere kayıp da bir sigara yaktığımda ağlayan beni, özlüyorum. İçimi nasırlaştıran ne onu da bilmiyorum. Dersen ki, ağlanacak halin yok pek keyiflisin o vakit. Değilim. Hiç değilim. Sanırım içten gülüşlerimi gözyaşlarımdan daha önce kaybettim.

7 Ocak 2015 Çarşamba

KKB Tipi İlişki Tanımları-1

Kar tanelerinin İstanbul sokaklarının tüm pisliğini sessizce örttüğü bu beyaz günde,
insanı buza çeviren poyraza inat sokaklarda olsak,
ellerimiz, gözlerimiz ve burnumuz soğuktan kıpkırmızı halde Galata Köprüsü'nden geçerken durup fotoğraf çekmekten vazgeçmesek her geçişimizde yaptığımız gibi,
Karaköy'den alsak akşam şarabımıza eşlik edecek balığımızı,
ben sigaramdan bir nefes çekip camdan dışarıyı seyre dalsam, haydi yemek hazır sesi ile daldığım derinliklerden çıksam,
yemekle içtiğimiz şarap yetmese de bodrum mandalinalı granny smith elmalı sıcak şarabından yapsan bana,
1968inci kez sıcak şarap yaparken alkolün uçup gitmemesi için tencerenin kapağının kapalı kalması gerektiğini anlatsan,

Ve hala dost olsak.